“Göksu Küçük Müteahhit”

Merhaba!

Ailenin tek çocuğu olanlar burada mı? Peki, buna rağmen şımartılmayanlar? Hmm…

Bu konuyla ilgili genel kanaat; tek çocukların şımarık büyümesi, her istediğinin hatta istemediğinin bile anında yerine getirilmesidir. Ben, hiçbir zaman bu kapsamda olmadım.

Şunu hemen belirtmeliyim: Çok sevilen ve kolay mutlu olan bir çocuktum. Ebeveynlerim çalıştığı için; part-time anneannemde, part-time babaannemde büyüdüm. Oyuncak sepetimi iki ev arasında dolaştırıyordum. Bebeklerimle, bahçedeki muslukla filan kendimi oyalayabildiğim için, açıkçası onlara pek zorluk çıkarmadım. Ama bu arada şımartılmıyordum da; bir şeyi azıcık tutturacak olsam, hemen fırçamı yiyordum. Aldığım ayarla, kuyruğumu kıstırıp köşeme çekiliyordum.

Bebekler… Annemin çocukluğunda oynadığı iki bebek ve babaannemin yaptığı bez bebeklerden sonra etrafta gördüğüm Barbie’ler, böyle nasıl desem… Köyde yetişmiş kızların gözündeki; şehirli, pırıltılı kadınlar gibiydi. 90’lı yıllarda “Çin Malı” gibi bir kavram olmadığı için, bu plastik güzeller Avrupa’dan ithaldi ve evet, pahalıydı. O tipte olup, daha uygun bedelli, sıradan olanları da vardı elbette. Ama işte, lanet olası kapitalizm böyle kusursuz bir marka yaratmış; çocuklar arasında mini bir kast sistemi oluşturmuştu.

İlk Barbie’mi bayram harçlıklarımdan biriktirdiğim parayla; akraba ve komşuların mendil arası sponsorluğu sayesinde alabildim. Annemle babam, sağolsunlar, ilave bir kuruş bile koymadılar ve ben böylece tamamen kendi alın terimle (!) bebeğime kavuştum. Yalnız nasıl olaylı bir günse, cüzdanımdaki tüm parayı kasada bıraktıktan sonra, cüzdanımı düşürmüştüm. Üstüne de, aynı akşam mağazada yangın çıkmıştı. Yanmış cüzdanı, içindeki kartvizit sayesinde bize ulaştırmışlardı. Bir Barbi için Ya Rab, ne olaylar çıkıyor.

Bir müddet sonra, bu kızların kendileri yetmiyormuş gibi bir de aksesuarlarıyla uğraşmaya başladık. Barbie kıyafeti, çantası, ayakkabısı, tarağı ve en nihayetinde, evi. Bebeği pahalıydı; ev, iyice uçuktu. Bebek evi almıyoruz da; sanki Nişantaşı’ndan ev kiralıyoruz. Tamam biraz abartmış olabilirim. Ama gerçekten de, kolay ulaşabileceğimiz bir şey değildi.

Tek çocuk olmak, maddî imkânsızlıklar ve şımartılmamak neyi geliştirir? Hayal gücünü! Ben de, “Barbi’cim, bırak sen o boyalı evleri; ben sana apartman dikerim be!” diyerek, kendi evimi kendim yapmak için, ev içinde malzeme aramaya başladım. Annemin, “Evi dağıtma da, ne yaparsan yap.” şeklindeki motivasyonuyla, gözümü mutfak balkonuna diktiğimde onu gördüm: Bir köşeye atılmış; âtıl durumda, beyaz, katlı, plastik bir sebzelik.

Gözlerimden kalpler çıkarak, kendisini derhal himâyeme aldım. Annemin şaşkın bakışları arasında bir çırpıda temizledim, odamın bir münasip yerine yerleştirdim. Vakit kaybetmeden, kat planı yapmaya başladım: “Hangi bebek, kaçıncı katta kalacak?”, “Mutfak, banyo gibi ortak alanları nereye yapmalı?”, “Şu sabunluğu küvet olarak düşünebilirim bence.” , “Üst katı teras olarak kullansam mı?”… Allahım, müteahhit olmak ne zormuş. 🙁

Böylece; önce eşyaları, sonra kendilerini yerleştirdim. Eski kumaş ve tüllerden perde bile yapmış; müthiş bir konak/köşk yaratmıştım. Her şey harika, herkes çok mutlu görünüyordu. Yalnız bir şey eksik gibiydi. Ev yeterince lüks durmuyordu. Sebzeliğimin üstü, bu fotoğraftaki gibi açık değildi; yine beyaz bir plastikle kapatılmıştı. Dolayısıyla, burayı da değerlendirecektim. Ama nasıl?

Bir evi lüks yapan nedir dostlarım? Elbette, müstakil havuzudur. İşte bulmuştum! Evi biraz daha kurcalayınca, nayloncudan aldığımız üç paralık turuncu leğen, gözüme Richie Rich’in havuzu gibi gelmişti. Heyecanla doldurup, tepeye kondurduğum leğenle, evimi taçlandırdım.

Nasıl bir sevinçse, üstünden zibilyon yıl geçmesine rağmen hâlâ gülümsetiyor. Bazen, mutluluğu da, bu bebek evi gibi gerçekten kendi elimizle yaratıyoruz galiba. Hayal gücümüz de yardımcı oluyor, şüphesiz. Yeter ki, bunu çocuklukta bırakmayalım; bir yerlerde her zaman plastik bir sebzelik, turuncu bir leğen bulabiliriz.

Sevgiler… 🥰

8 Yorumlar
  • Hülya Şerruf
    Yayınlama 16:17h, 10 Ocak Yanıtla

    Göksu’cuğum merhaba.
    Ben Hülya hocan İşık Lisesinden. Ne güzel , terbiyeli ,akıllı bir gençsin sen. Sevgiyle sıkı sıkı kucaklıyorum seni. Yolun açık, şansın bol olsun.

    • Göksu
      Yayınlama 16:21h, 10 Ocak Yanıtla

      Ah Hocam!
      Nasıl mutlu oldum, anlatamam. Okumanız bile benim için gurur sebebiyken, bir de zahmet edip bu güzel kelimeleri yazmışsınız. İyi dilekleriniz için çok çok teşekkür ederim. Sağlıklı günlerde görüşmek dileğiyle…

  • Diler
    Yayınlama 18:56h, 10 Ocak Yanıtla

    Göksummmm bayıldımmm😃
    Her zamanki doğallığın ve akıcı anlatımınla muhteşem olmuş 👏🏻
    Sen yaz biz okuyalım . Çocukluğuma gittim jet hızıyla . Hakikaten gözümüz düşerdi o bebeklere . Benim hiç olmadı ama ondan daha ucuz olan bebeğimi senin gibi süsleyip püslerdim . Sen paylaşmaya devam et biz de okumaya 🥰🌸💜

    • Göksu
      Yayınlama 19:02h, 10 Ocak Yanıtla

      Canım canım, çok teşekkür ederim. İlk yazıda, toplumsal bir yaraya parmak bastım sanırım; bizim jenerasyondaki kızların ortak derdiymiş 😁 Beğenmene ve motive etmene çok sevindim, kesinlikle devam edeceğim 😘

  • Özge Tuğcu
    Yayınlama 21:06h, 10 Ocak Yanıtla

    Göksuu bir solukta okudum. Bayıldımmm. Tramvatik :)) çocukluğum bir film şeridi gibi gözümüm önünden geçti ve sıcacık bir gülümseme ile yazını noktaladım.
    Harikasın💜💜💜

    • Göksu
      Yayınlama 21:18h, 10 Ocak Yanıtla

      Yorumunu en çok merak ettiğim birkaç kişiden biriydin, acayip mutlu oldum Özge💙
      Çocukluk travmalarımız ortak belli ki; biraz da daha beter olan ergenlik travmalarımızdan mı konuşsak, naapsak? 😄 Beğenmene çok sevindim, umarım her yazımda böyle hissettirebilirim.

      Ayrıca; blog fikrini aklıma soktuğun, ısrar ettiğin ve cesaret verdiğin için çok çok teşekkür ederim. Burada hatrı sayılır bir payın var. Birlikte hep gülümseyelim 🥰

  • Akın Söğütlügil
    Yayınlama 09:26h, 11 Ocak Yanıtla

    Yazını okudukça eskilere gittim… o zamanki bakışımız meğerse ne kadar masum, sevgi dolu ve tertemizmiş.. zil çaldığında koridorlarda çığlıklar, kantin kalabalığı, cıvıl cıvıl Nişantaşı sokakları… teşekkürler Göksu bize eski anılarımızı hatırlattığın ve yazılarınla da hatırlatmayı sağlayacağın ve o masum ve temiz gönlünü açtığın için.. sevgiler

    • Göksu
      Yayınlama 09:47h, 11 Ocak Yanıtla

      Merhaba Akın,
      Yorumun, güzel sözlerin için çok teşekkürler. Evet, hayat değişti, kabul etmek lazım; ancak temiz ve sevgi dolu kalmak hâlâ bizim elimizde diye düşünüyorum. Direne direne kazanacağız 🙂
      Sevgiler…

Post A Comment