13 Oca Mis Gibi İş
“Erken kalkmak mecburen
İşe gitmek mecburen
Eve dönmek mecburen
Mecburiyetten.”
İş hayatından o kadar çok sıkıldım ki; şu şarkıyı söylemesi bile beni geriyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, tam olarak iş hayatından değil; çeşitli entrikalar çevirerek ofiste var olmaya çalışanlardan, kaypaklıkta sınır tanımayanlardan, işini düzgün yapanların ayağını kaydırmadan bir yerlere gelemeyenlerden, her tür ahlâksızlığı kariyer için mübah görenlerden, ihtiyaç duyduğunda sevimlilik (!) yaparak işini hallettirmeye çalışanlardan, kifayetsiz muhterislerden bıktım. Hanımefendilik, birilerinin üzüleceğini bile bile bencilce davrananlardan olmamak ne yazık ki benim için hep dezavantaj oldu. Bu yüzden; Kadir İnanır’ın, “Ceza” filmindeki isyanını içtenlikle paylaştığım zamanlar oluyor:
Kumarbazlık, itlik ve hergeleliği beceremeyeceğimi düşünerek, gözümü daha şık ve naif mesleklere diktim. Yeteneklerimi, zevk aldığım ve bugüne kadar fırsatını bulup yapamadığım şeyleri düşündüğümde ilk aklıma gelen “Parfümörlük” yani “Koku Uzmanlığı” oldu. Tamam, bunun için ilk adım belki de Kimya Mühendisliği okumaktı. Ama, her kadın biraz mühendis değil midir zaten? 😏
Annem, çok büyük bir esans firmasının muhasebe departmanında çalışıyordu. Sömestr ve yaz tatilinde bazı Perşembe günleri beni de işe götürüyordu. Firma sahibinin oğluyla saklambaç oynamanın dışında; esans tanklarının bulunduğu depoya, imalathaneye ve laboratuvarda dolaşmaya bayılıyordum. Özellikle, beni sevimli bulan bazı çalışanların verdiği içi dolu küçük parfüm şişeleri, tam bir mutluluk sebebiydi.
İmalathane ve laboratuvarda dolaşmanın olumlu tarafları; çeşit çeşit kokuyu solumak, ayrıştırma yapmak, uçucu yağları tanımaktı. Elbette her şeyin bir bedeli var dostlarım. Akşam evde, “Iyyy! Hacı yağı mıdır, nedir bu? Bütün kokular karışmış, üstüne sinmiş. Banyo yapsan da çıkmaz ki bu. Piii!” şeklinde tepkiler alıyordum. Böyle şeyler demeyin çocuğunuza, ayıp. ☹️
Dolayısıyla; doğuştan gelen koku hassasiyetim ve konuya ilgim sayesinde zamanla bazı yeteneklerimi keşfedip, bunun üstüne gitmeye karar verdim. İşin eğitiminin Fransa’da alındığını, bedelinin de binlerce Euro olduğunu duyunca hayalimin arkasından mendil salladım. Aslında, eğitimin bu kadar pahalı olmasının bir nedeni vardı. Bu kişiler, mezun olduktan sonra “Burun” unvanıyla, çok ünlü markalarla çok çok yüksek ücretler karşılığında çalışıyorlardı.
Durum şu ki; ben, bu mesleğe atılabilmek için bazı hayırseverlerin, yeteneklerimi dikkate alıp, beni ücretsiz eğitmelerini bekliyorum. Evet, bekliyorum. Ben de “Burun” olmak istiyorum. Hem ne demiş Çelik:
“Haykırırım, isteyenin bir yüzü kara
Vermeyenin nur olsun, böyledir bizde.”
O halde; aşağıda yeteneklerimi ve bilgilerimi sıralamaya başlıyorum. Örneklerle açıklamaya çalışacağım. Hazır mıyız? Sommes-nous prêts? (Burada, Fransızlara durumun ciddiyetini belli ediyorum)
- Apartmandaki kokudan ne kızartıldığını bilirim ve bununla ne yemek yapılacağını tahmin edebilirim:
Örnek: “Hmm… Patlıcan kızartılmış, soğanla kıyma kavruluyor. O halde, musakka is coming.”
- Yiyecekteki baharatları ayrıştırabilirim:
Örnek: “Tarçınla mahlep var bunda değil mi? Bak, dedim sana.”
- Kokudaki alt, orta ve üst notaları anlayabilirim.
Örnek: “Sıktığın anda çok ağır geliyor bu koku. Yarım saat sonra bin taksiye,biraz daha hafifliyor; sabuna benziyor. Sabah sabah boğma adamı.”
- Hangi kokunun baskın olduğunu, nerede daha uzun süre kalacağını bilirim:
Örnek: “Yumurtalı bulaşıkları makineye koyma sakın!”
- Uçucu yağların, aromaterapinin gücüne inanırım:
Örnek: “Bak bu yağla bebeğe masaj yapınca, bebek hemen pırtlıyor.”
- Hangi ortamda ne ölçüde parfüm kullanılır, benden sorulur:
Örnek: “Restorana gelirken, bu kadar çok koku sıkılır mı? Görgüsüz!”
- Kokuların afrodizyak etkileri olduğunu duymuş muydunuz?
Örnek: “Dansözler, daha fazla para sıkıştırılsın diye özel parfüm yaptırıyorlarmış, yaaa…”
- Tütsü çeşitlerinin değişik etkilerinden de hemen bahsedelim:
Örnek: “Ay şunu söndürün Allahaşkına! Uyuyup kaldık burada.”
- Hangi noktalara fıs fıs yapılmalı?
Örnek: “Ensene sık, kulak arkasına da… Hah! Avucuna da fısla biraz, tokalaşırken adamın eline kokun bulaşır; ayrılınca elinden buram buram senin kokun gelir, böylece aklında kalırsın.” (Bana verilmiş ve hiç uygulamadığım bir taktikti.)
- Değerli koku ve yağları bilirim:
Örnek: “150 TL’ye gül yağı mı? Sahteyim ben diye bağırıyor yahu. Bir de, içinde sandal ağacı varsa, o parfüm genellikle pahalıdır. İndirimde bak sen ona.”
Bu kadar örnek yeterlidir diye düşünüyorum. Kokunun gücünü daha detaylı öğrenmek isteyenler için, Patrick Süskind’den “Koku” romanını şiddetle tavsiye ederim.
Bitirdiysek, bu yazıyı elden ele Christian Dior’a ulaştıralım lütfen. Kendisini benden ve müthiş kabiliyetimden mahrum bırakmayalım.
Tişikkirler! 🥰
Hülya Şerruf
Yayınlama 17:31h, 13 Ocak👍🏻👏🏻
Nesibe Yazgan
Yayınlama 20:32h, 07 Şubat🤩🤩🤩
Göksu
Yayınlama 20:36h, 07 Şubat🤗