Sıcak Gelişme

Merhaba sevgili okuyucu, naber?

Evet, yine ara verdim; zira motivasyon ve vakit aynı anda teşrif etmeyince yazması zor oluyor. Buralarda gülüşmeyeli epey oldu. Bu süre içinde birçok şey yapmış ya da yaşamış olabilirsiniz; ancak unutmayalım ki biz, hayatsızların da bloguyuz 😌

Ekonomi, seçimler derken canımız epey sıkıldı. Tam biraz nefes alacaktık ki, çarpıcı bir gelişme yaşandı: Yaz geldi!

Her ne kadar haziran bebesi ve ucundan kıyısından latin kökenli bir birey olsam da, ben bir kışçıyım arkadaşlar. Bir aksesuarla kolayca şık olmanın, yağmur sesiyle uyumanın, sıcacık saleple ısınmanın, göbeği paltonun altına saklamanın mevsimidir kış. O yapış yapış nem yoktur; terlemeyiz. Arada bir kış güneşi açar; kendimizi hemen sahildeki banklara atarız. Ama yaz öyle mi? Vicdansızdır; uyutmaz, makyaj yaptırmaz, şık olmana izin vermez, duştan çıkartmaz; duştan çıktıktan 10 dakika sonra, yeniden suyun altına girme isteği uyandırır.

😒

Hah, şimdi içinizden bazıları denize girmekten bahsediyor bak duyuyorum. Hanımlar beyler, ben de denize sıfır bir yazlık sahibi olsaydım ve her gün düzenli olarak ördek gibi yüzseydim, muhtemelen benim de en sevdiğim mevsim olurdu kendileri. Gelin görün ki, üç ay boyunca şehirde kavrulanla, kotra sahibi olanın oyu bir değil işte. Evde de klima yoksa, serinlemek için ya soğuk duvarlara sürtüneceksiniz ya da AVM’ye gideceksiniz. Alın size summer love!

Yazlık sahibi değilseniz veyahut tekne sahibi bir kankanız yoksa ve şehirde kavrulmak da istemiyorsanız, geriye iki seçenek kalıyor. Birincisi bir kulübe üye olup, havuzundan faydalanmak, ikincisi de tatile gitmek. İlk seçenek daha mümkün görünse de, temiz ve düzgün bir yer bulmak çok kolay değil. Kaldık mı ikinciye? Haydi buyurun to the funeral prayer.

Yukarıda şöyle bir lafını geçirdim ya ekonomi diye, hah işte asıl o ekonomi bize ge… Öhm, neyse… Yani otel fiyatları diyorum, olacak gibi değil. Bakın tamam, iki senedir fiyatların şirazesi kaydı, amenna. Ama artık bazı şeyler zamla, pahalılıkla açıklanabilecek gibi değil. Şöyle anlatayım: 2018’de 9 gece 10 günlük tatile üç kişi 18.000 TL ödedik. Bu yıl, aynı tarih aralığında aynı odanın yalnızca bir haftalık ücreti, sıkı tutunun, 280.000 TL!

Bakın, buradan kendimi ihbar ediyorum: Eğer ben çıldırıp bir haftalık konaklamaya 280.000 TL veriyorsam, peşinen söyleyeyim, ben o otelden bir şeyler almadan çıkmam. Efendim bir split klima olsun, içindekilerle birlikte olmak üzere minibar, hiç olmadı barmen ya da yanarlı dönerli executive chef filan… Bu ne yahu?! Ben o parayı çıkaracak ne yiyip içebilirim ya da ne kadar eğlenebilirim bir haftada? Üstelik sektörde çalışmış biri olarak maliyetlerinizi de iyi biliyorum. Kuru fasulyeyi şekere batırıp, kestane diye yutturanlar, kahvaltıda yenmeyen jambon ile bir gece önceden kalan bezelyeyi karıştırıp Amerikan salatası yapanlar, hindi etini soslayıp tavuk niyetine önümüze koyanlar var aranızda; bilmiyor muyum ben? Sizi biraz mantık sınırlarına davet etmek isterim sevgili otelciler; ama siz oraya geliş masrafınızı da kesin bize kitlersiniz.

Resepsiyonda bunu mu yapalım istiyorsunuz? Hı?

Bir de butik oteller var ki; oda-kahvaltı konsepti adı altında, attığınız her adımı “ekstra” diye ücretlendirir. Halbuki ne güzel, sevimli motellerdir bunlar. Odanızdan kumsala, beş dakikalık yürüme mesafesi vardır. Her şey yakın ve kolaydır; beş yıldızlı tesisler gibi, odanızdan yemeğe giderken taksi tutmazsınız. Pardon taksi değil daha zor bulunanı; shuttle.

90’lı yıllarda turizmde beni en sinirlendiren şey, tesiste kendine Erol Atar havası veren ve sizi tatiliniz boyunca rahat bırakmayan fotoğrafçılardı; şu geldiğimiz noktada onları bile özler oldum. Bir ara hatırlatın da, bir tanesiyle kavga ettikten sonra, “Eeahh, lanet olsun, çek de bitsin bu eziyet.” deyip poz verdiğim fotoğrafı paylaşayım. (Sakın hatırlatmayın!)

Hiç mi iyi yönü yok şu mevsimin? Olmaz mı yahu; tabii ki yüzmek!!! Yarın yokmuşçasına bir o yana bir bu yana kulaç atmak, orta kulak iltihabına aldırmadan üst üste suya dalmak yaza dair en bir güzel şeydir. Hele ardından mojitomuzu yudumlayıp, alkolden ısınmış vucidimizi serinletmek suretiyleee… Ay tamam! Hepi topu bir hafta on günlük güzellik; gerisi sivrisinek, içi boş ay çekirdeği, hercai yaz aşkları filan… Sevmiycem seni yaz, sevmiycem işte.

Sözün özü; bünye kızgın kumlardan serin sulara atlayamadıkça sinir katsayısı, celcius ile doğru orantıda artıyor. Üstelik henüz Temmuz ayının başındayız ve Emre Altuğ’un dediği gibi, “Daha da sıcak olacak.” 🙁 Bu nedenle kendime sabır, vantilatörüme de uzun ömür diliyorum.

Dön bebeyim 💙

Tatil olmasa da, açıkhava etkinliklerinize yandaş ararsanız bir instagram hesabı kadar yakınım 🌸 Maksat şu mevsimi azıcık çekilir kılmak. Çünkü biliyorsunuz; sıcak değil de, nem çok fena.

Buzlu öpcükler! 🧊

2 Yorumlar
  • Öykü
    Yayınlama 16:17h, 13 Temmuz Yanıtla

    Göyksuuyyy seni seviyoree bebem.. götümüze kaçan zamlarla sıcaklar el ele verince icine dustugumuz psikolojiyi sewimlilik katarak anlatmışsın.. her ne kadar sevimsiz olsalar da..

    • Göksu
      Yayınlama 16:33h, 13 Temmuz Yanıtla

      Canımmm, çok mersi 🙂 Yaza dair tek sevimli şey olmaya çalışıyorum işte 😂

Post A Comment